İran’ın Seçim Sonrası Zorlu Yolu

                                                     
İran’da düzenlenen çifte seçim, Meclis’te son üç dönemdir en yüksek oyları alan muhafazakarların oylarının reformist ve ılımlılara kaydığını resmi olarak gösterdi.

İranlılar, yeni parlamentoyu ve ülkenin dini liderini belirleyen Uzmanlar Meclisi’ni (Hubregan) seçmek için Şubat ayının son haftası sandığa gitti. Dar nüfuslu seçim bölgelerinde adayların kişisel özellikleri öne çıksa da hem parlamento hem de Uzmanlar Meclisi’nde üç grup yarıştı. Batı ülkeleri ve ABD ile iyi ilişkiler geliştirmek ve ülkedeki sosyal özgürlük seviyesini yükseltmeye çalışan reformistler, kültürel ve dini değerlerin altını çizerek sistemin devamından yana olan Batı ve ABD ile atılacak her adıma karşı muhafazakarlar, devleti ideolojik nedenlerle katı ve sert bir duruşa sokmak istemeyen, Batı ile ilişkilere reformistler kadar olmasa da önem veren, sosyal reformların kontrol altında yapılmasından yana olan ılımlılar (pragmatistler).
Muhafazakarlara karşı ılımlılar ve reformcuların “Ümit” listesiyle yarıştığı seçimlerde ılımlıların bir önceki meclise göre vekil sayısını artırdığı ve bu durumun ılımlılar cephesinde olan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin elini güçlendirdiğini gösteriyor.
Halkın Ruhani’dan beklentisi
Ruhani, 2013  cumhurbaşkanlığı seçimlerini, halka verdiği ülkedeki ekonomik gelişmeler ve sosyal standartların iyileştirilmesi vaatleri ile kazandı.2015 yılı ortasında Batı ile yaptığı nükleer anlaşma görüşmeleri kapsamında konuya ilişkin yaklaşımlarında temel bir değişiklik anlamına gelen Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) ve Ocak 2016 yılında gerçekleştirdiği Batı ülkelerine açılım ziyaretleri ile seçim öncesi atağa geçen Ruhani, yüzde 60’ı 30 yaşın altında, dünyada kapalı toplum olarak algılanmaktan ve sistemin baskılarından bıkmış genç nüfus için bir ümit ışığı oldu. Halk, son seçimlerde Ruhani’ nin elini güçlendirerek aslında cumhurbaşkanlarına ağır bir sorumluluk yükledi. Çünkü, genç işsizlik oranının yüzde 25’lere tırmandığı ülkede, halkın çoğu ülkelerinin daha pragmatik ve dünyaya açık bir gidişat sergileyerek Batı ile yapılan nükleer anlaşmanın hızlı bir şekilde ekonomik kara dönüştürülmesinde ısrarcı.
Ruhani, halkın yukarıda belirtilen taleplerini ilerleyen dönemlerde karşılarken pek çok zorlukla karşılaşacağa benziyor. İran’ın yaptırımlar sonucu karşılaştığı ekonomik sorunlardan kurtulması için iki büyük fikir var. İlki, ”Vizyon 2025” kapsamında ülkeyi on yıl içerisinde bölgenin önde gelen bilgi tabanlı ekonomisi haline getirmeyi amaçlıyor. Diğeri ise dini lider Hamaney’in doktrini olan yerli üretimin artırılması, petrol dışı ihracatı artırma, petrol gelirlerine bağımlılığı azaltma ve özel sektör öncülünde bir büyümeyi teşvik eden dirençli bir ekonomiye sahip olmaktır. Ruhani ve ülkedeki müttefikleri, 2017 yılında yapılacak seçimlerden önce nükleer anlaşmanın ekonomik karını göstermek için diğer ülkelerle gerçekleştirilecek ekonomik temasların hızlanmasından yana. Öte yandan ülkenin dini lideri ve muhafazakarlar ekonomik ilişkiler sonucunda ülkeye sızacak yabancı sermayenin ülkedeki dini değerleri ve kendi güçlerini zayıflatacağından politik bir serbestleşmenin hızla yayılmasından korkmaktadırlar.
Bu nedenle dışa açılmak yerine iç sermayeyi geliştirmekten yani otarşiden yana bir duruş sergilemektedirler. Hamaney’in bu duruşunu ülke ekonomisinin üçte birini kontrol eden Devrim muhafızları desteklemektedir.
Diğer önemli arayışlar
İran,  nükleer faaliyetlerinin denetim altına alınmasına karşılık ülkedeki yaptırımların kalkmasını öngören nükleer anlaşmayı yaptıktan sonra sadece Batı ile değil doğu ile ilişkilere de yöneldi. Çin, Ortadoğu strateji için İran’ı merkez ülke olarak görüyor. Yaptırımların kalkmasından sonra İran’ı ziyaret eden ilk ülke başkanı Şi Jinping oldu. Görüşme sırasında dini lider Hamaney İran’ın Batı’ya asla güvenmediğini bu nedenle Tahran’ın Çin ile ilişkilerini sağlamlaştırmasının önemli olduğunu belirtmişti. İki ülke arasındaki ticaret hacminin 10 yılda 600 milyar dolara çıkarılması hedefleniyor.
Batı’yı ikna
Seçim öncesi halkın ekonomik refah seviyesini yükseltmek için attığı adımlardan da anlaşılacağı üzere Ruhani için Batı ile ekonomik ilişkiler kurmak politik ilişkiler kurmaktan daha önemli. İran Merkez Bankası Başkanı Veliyullah Seyf, Cumartesi günü yaptığı açıklamada İran’ın ekonomik büyümesinin 2015 yılında yavaşladığını ancak 2016 yılında büyüme beklentilerinin yüzde 5’in ötesinde olacağının altını çizdi. Ruhani ise geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada ülkesinin enflasyon ve işsizlikle mücadele edebilmesi için büyümenin yüzde 8’in üzerinde olması gerektiğini belirtmişti. Ancak İran’ın ekonomisini geliştirmesi için önümüzdeki süreçte Batı’yı bazı önemli konularda ikna etmesi gerektiği ön görülüyor. Bunlardan ilki ülkedeki siyasal ve toplumsal özgürlükler. İran seçimlerinde reformist kanadın lideri Muhammed Hatemi, kendisine uygulanan basın yasağı uygulanıyor.
Öte yandan, İran’da özellikle çifte vatandaşlığa sahip insanlar çeşitli sebeplerden dolayı  tutuklanmaya devam ediyor. ABD Dışişleri Bakanlığı , Ocak ayında nükleer anlaşmanın yapılmasının ardından da İran’ın özellikle çifte vatandaşlığı bulunan Amerikan yurttaşlarına yönelik “zarar verme, tutuklama ve alıkoymayı” sürdürdüğünü hatırlatan bir açıklama yayınlamıştı. Amerikan ve İran vatandaşlığına sahip Unicef’in eski temsilcilerinden Baquer Namazi ve BBC’nin eski muhabirlerinden Bahman Daroshafaei İran’da tutuklanmışlardı.
Ayrıca, Amerika Dışişleri Bakanı eski yardımcısı ve nükleer görüşmelerin baş müzakerecisi Wendy Sherman, geçtiğimiz ay Duke Üniversitesinde katıldığı bir konferansta Ruhani’yi müzakere masasına getiren gücün İran’a karşı uygulanan yaptırımların değil yaklaşan seçimlerin olduğunu belirtmiş İran’da ılımlı veya reformist bir kesimin olmadığını devlet politikalarını rejim yönetimindeki muhafazakar ve aşırı muhafazakarların oluşturduğunu Ruhani’nin de muhafazakar yöneticilerden biri olduğunu açıklamıştı.
Amerika için diğer önemli nokta ise, İran’ın Suriye savaşında Esad’e destek olarak Rusya ile işbirliği içerisinde bulunması. Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry, Dünya Ekonomik Zirvesinde,  İran’ın dondurulmamış mal varlığının büyük bir kısmının Suriye’deki savaşa müdahil olan Devrim Muhafızlarına aktarıldığı konusundaki şüphelerini dile getirmişti. Suriye’de imzalanan ateşkese rağmen İran ve Rusya’nın Esad’ın ordusuna destek sağlamasının da Batı ile İran uzlaşmasının geçici olmasına ve yaptırımların devam etmesine sebep olacağı ön görülüyor.
Öte yandan, Salı günü İran haber ajansı ISNA, İran Devrim Muhafızları’nın askeri tatbikat çerçevesinde balistik füze denemesi yaptığını duyurdu. İran, 10 Ekim’de de İmad balistik füzesini test etmiş Birleşmiş Milletler’in İran’a uygulanan yaptırımları denetleyen komitesi,  füze denemesinin, BM Güvenlik Konseyi yaptırımlarının ihlâli olduğunu açıklamıştı.

Foto by AFP

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HEKİM (THE PHYSICIAN) FİLMİ ve İbn-i Sina ÜZERİNE

Söyleşi-Kültürel Antropoloji